Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından Ankara'daki vakıf binasında düzenlenen 'Türkiye Yüzyılı'nda Türk Dış Politikası Vizyon, Hedefler ve Dönüşüm' programına katıldı.
Oturumun moderatörlüğünü, SETA Genel Koordinatörü Nebi Miş üstlendi. Programda gündeme ve bölgesel meselelere ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Bakan Fidan, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin, "Savaş kulvarını derinleştirmek için Netanyahu hükümetini ve onu destekleyen bazı batılı ülkelerin çok yoğun bir gayret içinde olduğunu görüyoruz. Ama barışa ve iki devletli çözüme yönelik artık dünyada yeni bir uyanışın başladığını görüyoruz. Bu birbiri ile çelişki içinde ama her iki kampın da çalıştığı bir alan olduğu için böyle bir gerçeklikle karşı karşıyayız.
Olayın savaş dinamiğine baktığımız zaman şunu görüyoruz; 7 Ekim'den sonra İsrail'in başlattığı askeri harekat, uluslararası bütün çevrelerce artık bir soykırım olarak tanınma noktasına gelmiştir. Bunun altını çizmek lazım. Bu bir eleştirel konu olmaktan, bir tartışmada argüman olarak gündeme getirilen bir kavram olmaktan öte artık gerçekliğin kendisidir. Dünya da bunu artık bu şekilde görmekte. Böyle bir soykırım var ve bu soykırım artık sonsuza kadar Filistin meselesinin tanımlanmasını, tartışılmasını yeniden değiştirecek olan bir faktör. Şu anda bir soykırımla karşı karşıyayız. İnsanlık vicdanının dayanamadığı, uluslararası sistemin iflas ettiğinin tekrar tekrar ispatlandığı bir soykırım. İnsanlığın bugüne kadar geliştirmiş olduğu medeniyet algısı ve ötekileştirmeyle ilgili sorunların tekrar yeryüzüne çıktığı bir yerdeyiz" ifadelerini kullandı.
'BÖLGEDEKİ BÜTÜN HALKLARI YOK EDEMEZSİNİZ'
Bakan Hakan Fidan, Gazze'de devam eden savaşın bölgeye olan etkilerine ilişkin de "Savaş dinamiğinin psikolojilerini etkilediği, başta İslam toplumları olmak üzere dünyadaki diğer ezilen uluslararası sistem tarafından dışlanmış olan, hor görülmüş olan, ötekileştirmiş olan bütün toplulukların, milletlerin büyük bir uyanış içinde olduğunu görüyoruz. Bu küresel çaptaki siyaset psikolojisiyle ilgili büyük bir etki. Pratikte savaşa baktığınız zaman biz baştan görmüştük. Burada Netanyahu'nun bir hedefi var; Gazze'yi ilk önce odağına alıp, Gazze'deki kendisi için tehdit teşkil eden yapıyı ortadan kaldırıp, ki o yapı Hamas değil Gazze'nin kendisinin tamamı, 'Hamas' diyerek tamamıyla Gazze'yi yok etti.
Özellikle Netanyahu'nun fundamentalist (kökten dinci) hükümeti olduğu sürece bunlar bölgeyi ateşe götürecek. Topyekun bir savaş hamlesi içinde olacaklar. Tabii bunu yaptıkları için kendilerini şu anda Amerika'dan gelen destek, Amerika'nın ve İngiltere'nin verdiği askeri destekle çok güvende hissediyorlar. Ama bu İsrail toplumunu ve İsrail devletini gelecek on yıllar tehdit altında tutacak bir kalıcı yapıyı da oluşturmuş durumda. Eğer barışa yönelik bir adım atılmazsa İsrail'in bölgede kaldığı sürece sürekli arkasına bakmasına sebep olacak. Yani bölgedeki bütün halkları, bütün insanları, bütün devletleri yok edemezsiniz. Bir kısmını öldürürsünüz, soykırıma uğratırsınız ama diğerleri gelir, sizi bulur. Dolayısıyla tam da bu noktada baktığımız zaman iki devletli çözümün esas olması gerektiği konusudur. Türkiye başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Filistin meselesinin iki devletli bir şekilde çözülmesi için elinden geleni yapıyor. Bu hem İsraillilerin gelecek barışı için hem Filistinlilerin gelecek barışı için hem de bölgenin ve dünyanın barışı için çok önemli" diye konuştu.