Doğaçlama oyundan, tanımlanabilir bir oyuna geçiş yaptı Marcus’un takımı.
Bir farklılıktan, daha güven veren bir oyundan söz edilebilir rahatlıkla. Yine de sonucun alınamaması, daha çok ön alan oyuncularının yetersizliğinden, kısmen de hocanın oyuna mutlak sadakatinden geçtiğini söyleyebilmek mümkün.
Nedir mi bu?
Öncesinde, Marius ve daha çok kırık santrafor gibi görev alan Ercan’ın beceriye yönelik yoksunluklarındaydı.
Doğru ve etkili ön alan baskıları sonrası kazanılan pozisyonlar var. Hem de Başakşehir defansının hazırlıksız ve dengesiz yakalandığı anlarda.
Etkin olamadı her ikisi de, yoksa golü bulabilmek işten bile olmayabilirdi.
1-4-4-2 oyununda orta sahaya çok daha yük binmesi, Holse ve Emre’yi final yollarında yorgun düşürmesi de cabası.
Hocanın oyuna mutlak sadakatinden söz ettim, ama o da bir yere kadar anlaşılabilir.
Başlangıç planı için her türlü saygıyı hak ediyor hocamız. Ama ya sonrası?
Oyunun özellikle son bölümünde, Fofana’ya konfor alanı oluşturulabilirdi misal.
Başakşehir defansının merkezini delebilmenin yolu, dripling becerili bir oyuncudan geçer. Fofana bu konuda sadece Samsunspor’un değil, ligin istatiksel olarakta en iyilerinden! Denenmeliydi bence. Topun arkasına geçmeyen ve günümüz oyununa uymayan bir model olsa da.
Bazen vazgeçmek gerekebiliyor yerleşik anlayıştan.
Oyunun son bölümü Fofana’yı çağırıyordu, hocamızın tercihlerinin aksine.