Kendi yaşlarında genç bir kadın olan Hedy ile birlikte oturmaya başlayan Allison bir süre sonra yeni ev arkadaşının ona fazlaca hayranlık duymaya başladığını, hatta kendi yerine geçmeye çalıştığını fark edecektir. Gerçekten de Allison kadar güzel, sosyal ve popüler olmayan Heddy önce dış görünüşüyle onu taklit etmeye başlayacak, ardından yavaş yavaş hayatının hemen her alanını işgal etmeye kalkışacaktır. Allison’ın yeni ayrıldığı ama tekrar bir araya gelmek için çözüm arayışına giriştiği nişanlısı Sam ile yakınlaşması bardağı taşıran son damla olur ve iki genç kadın arasında ölümcül bir son perde yaşanır.
EVE GELEN KADIN KİM, EVDEKİ KADIN KİM?
Tesadüf eseri, gecenin bir vakti tv'de, dijital platformlarda rastladığınız bir film olsa Genç Bekar Bayan Aranıyor, ve izleseniz sonuna kadar, sizi asla pişman etmeyecek bir sinema gösterisi olduğu konusunda hemfikir olacağımız bir film. Daha önce ve sonrasında denenmiş bir hikaye bekliyor bizi aslında. Ev arkadayı olarak eve alanan bir kadın. Girdiği evdeki kadına benzemeye başlar sonra günler, haftalar, aylar geçtikçe. Kıyafetlerden saç kesimine kadar yansır bu benzerlik hali. Eve gelen, evdekinin kimliğine bürünmeye başlar. Her yerde o olmuştur artık. Eve gelen kimdir, evdeki kadın kimdir?
FİLMİN ORTADAN KOPTUĞU YER!
Bir kadın bir başka kadının yerine geçmeye çalışırsa ne olur? Filmde göreceğimiz bir şey bu. Pek bilemeyiz çünkü ne olacağını bu durumda. Lakin bir tek şeyi iyi biliriz ki, eğer erkek arkadaşını elinden almaya kalkışırsa bir kadın bir başka kadının, orada film kopmuş demektir!..
2 HARİKA KADIN, 2 BÜYÜK OYUNCU
Kaçış Yok'taki(Point Of No Return) filminde ölüm meleğine dönüşmüş bir tetikçi olarak izlediğimiz Bridget Fonda için bir kez daha 'silah bu kadına yakışıyor hakikaten' dediğimiz bir film bu film. Yılların aktristi, büyük büyük gerçekten büyük oyuncu Jennifer Jason Leigh'i, Tarantino'nun Nefret Sekizlisi (The Hateful Eight) filmindeki filmiyle izlemiştik en son. Bu film ise Leigh hayranları için tam bir nostalji şöleni anlamı taşıyor ayrıca.
İRAN'DA DOĞMUŞ İSVİÇRELİ BİR USTA
Filmin yönetmenine gelince, sinema dünyasına yönetmen olarak sonradan açılan ve hızla tırmanış gösteren bir yönetmen diyebiliriz Barbet Schroder için. 1962’de henüz 23 yaşındayken kurduğu ve özellikle Eric Rohmer’in filmlerinin yapımcılığını üstlenen 'Les Films du Losange' adlı şirket ile sinemaya giriş yapan, ilk yönetmenlik çalışmasını bugün daha çok müziklerini Pink Floyd’un hazırlamış olması ile hatırlanan 'More(1969)' ile gerçekleştiren Barbet Schroeder bir dönem Hollywood’da da çalışmış (Barfly-Bar Kelebeği – 1987), (Reversal of Fortune- Talihin Dönüşü – 1990) vs. İsviçreli bir sinemacı. Schroeder (d. 26 Ağustos 1941) hakkında aslında, 1960'lı yıllarda Fransız sinemasında kariyerine başlayan, Jean-Luc Godard ve Jacques Rivette gibi yönetmenlerle de çalışmış İran doğumlu İsviçreli yönetmen ve yapımcı da denilebilir. 1980'lerin sonlarından bu yana genellikle melodramı gerilim türüyle harmanlayan birçok büyük bütçeli Hollywood filmini yönetti. 1987 yapımı filmi Bar Kelebeği ile Palme D'Or’a aday oldu.