Favoriler eklendi, sepetler doldu, kargolar bedavaya getirildi. Aldık elhamdülillah, dendi. Rabbim veriyor emaneti, biz alıyoruz kıyameti.
Kartlar patlatıldı.
-Kaç taksit acaba ?
-Dokuz yapıyoruz.
Ödeyene kadar dokuz doğurma da..
Sekiz günde dokuz gapıya deynek çalındı. Dolaşmaktan ayaklara kara sular indi.
“Maymun diye getirdik, sırıtmadan gitti” derler Anadolu’da. Paramız o hale döndü. Cebe girmeden kaçar oldu. Kıymeti kalmadı, kadiri kayıp ama alma ağacında bereketi artıyor. Neden, çünkü kendi yok kartı var.
Hep dış güçlerin işi bunlar. Biz pirüpak, ak mı ak, mübarek bir toplumuz. Suçumuz yok pek tabii. Onlar icad ediyor bu işleri bize bulaşıyor.
Birde madalyonun kıymeti harbiyesizi var. ÇÖPLERİMİZ. Rahmetli Demirel’in sandık için ne girerse o çıkar dediği gibi. Aldık, yığdık, nooolcek şimdi bunlaa.
Netflix’te “ Hemen alın” isimli belgesel tam da bu konu ile ilgili enfes bir bakış açısı sunuyor hepimize.
Nasıl kandırıldığımızı, neden almaya zorlandığımızı, büyük yalanları kimlerin yönettiğini, al-kullan-at zincirinin kime hizmet ettiğini, gerçek kişiler tarafından itiraflar ile dev firmaların hepimizi nasıl derdest ettiğini anlatıyor.
Çöp dünyasının yönetilememesi, doğadaki atık katliamları, gariban ülkelerin gariban kullarının karşılaştığı çilekeş hayatlara dokunuluyor.
Bizim gibi olmasınlar diye çocuklarımıza ve gençlerimize her okulda ve sınıfta gösterilmesi gereken bir belgesel anlayana.
Derdinde olmayan deveyi görmezmiş. Deveye odaklanıp, yavaşlamak lazım. Çöp deryası kapımızda…. Yarın geç olabilir.