Yazı dizimizin ilk bölümünde, ‘fiziksel hareketsizlik insan sağlığını olumsuz yönde nasıl etkiliyor?’u yazdık. İkinci bölümde ise ‘hareketli yaşam sağlığımızı olumlu yönde nasıl etkiliyor?’ sorusuna yanıt aradık.
Peki bu ‘küresel salgın’a nasıl dur denilebilir? Daha hareketli bir yaşam sürebilmek mümkün mü? Çözüm adına neler yapılabilir?
Dizinin üçüncü ve son bölümünde de bu konuya değinelim.
Bu büyük sorun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmalı, soruna ve çözüm önerilerine dair farklı disiplinlerden görüş ve öneriler alınarak bir yol haritası oluşturulmalı.
Okulların olduğu bölgelerdeki aile hekimlikleri vasıtasıyla okul çocuklarının düzenli takipleri yapılmalı, obezite, diyabet gibi kronik hastalığı bulunan öğrencilere beden eğitimi öğretmenleri ile iş birliği yaparak egzersiz önerilerinde bulunulmalı.
İlkokulların bulunduğu bölgelerde -tüm şartlar zorlanarak- spor alanları oluşturulmalı, okullar ve okulların bulunduğu mahallelerdeki spor kulüpleri arasındaki iş birliğiyle bu alanların verimli kullanımı hedeflenmeli.
Geleneksel ve yeni iletişim kanalları kullanılarak okul çağı çocukları ve yetişkinler için farkındalık oluşturma çalışmaları yapılmalı. Uzman kişiler bu iletişim mecraları aracılığıyla doğru ve gerekli bilgileri sürekli aktarmalı.
Fiziksel hareketliliğin faydalarının başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarına ve önericilere anlatılması önem arz etmekte. Hekimin, hastasına, ‘egzersiz yapmanız yararlı olacaktır’ cümlesi yeterli değil. Hastanın ne şekilde egzersiz yapacağı da kişiye anlatılmalı.
Birinci basamak sağlık hizmetinde çalışan personeli egzersizin yararları ve uygulanmasıyla ilgili temel bilgiye sahip olmalı. Bu nedenle sağlık sektörüne bu konuda bilgilendirme yapılmalı, eğitim verilmeli. Bu aşamada Spor Bilimleri Fakülteleri, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Fakülteleri/Bölümleri ile Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu mezunlarından faydalanılmalı.
‘Doğru egzersiz ilaçtır’ kavramı hafızalara kazınmalı, bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmalı, farkındalık çalışmaları yürütülmeli, projeler hayata geçirilmeli.
Fiziksel hareketi yaşam tarzımızın bir parçası haline getirmek için bir şeyler yapmak bir tercih değil zorunluluktur. Bu konuya kafa yormaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Bu satırların yazarı şu an 45 yaşında.
Spor yönetimi okudum. Kadir Has Üniversitesi’nde spor hukuku ve yönetimi ile Bahçeşehir Üniversitesi’nde spor ekonomisi üzerine eğitimler aldım.
Spor gazeteciliği yaptım, kadın basketbol takımında genel menajerlik görevi üstlendim, uluslararası spor markalarında iletişim, sponsorluk, satış departmanlarında çalıştım, Samsunspor’un futbol şubesinin anonim şirkete evrildiği süreçte danışman ve profesyonel yönetici olarak operasyonun içinde bulundum.
25 yıldan bu yana spor sektörü içindeyim. Sizin anlayacağınız tecrübeliyim yani.
Benim gibi tecrübeli arkadaşlarımla birlikte kurduğumuz ve bugün bir sektör haline gelen spora yönelik faaliyetler yürüten bir derneğimiz var: Spor Sektörü Derneği.
Yönetimde bulunan arkadaşlarımla birlikte fiziksel hareketlilik ve sağlıklı yaşam konusunda toplumun bilgi düzeyinin, bilincinin artırılması, hareketli yaşam konusunda farkındalık oluşturulması, vatandaşlara egzersiz alışkanlığı kazandırılması için bir proje tasarladık.
Biz sorumluluk almaya karar verdik, kollarımızı sıvadık. Yakın zamanda proje detaylarını kamuoyuyla paylaşacağız.
Bu bilgiyi size aktararak üç gündür devam eden yazı dizimizi burada sonlandıralım.