Bergama’nın yanında küçük bir ilçe var Kınık diye. Bergama’nın yanında demem Bergama’nın daha bilinir olmasından. Kınığa haksızlık etmeyelim.
Tekel Müdürlüğü olmazsa olmaz Ege ilçelerinde. İşletme Kınık kadar küçük. Üç bilemedin dört personeli var. Beş de olabilir. Ama Müdürü var nihayetinde. Hasan Abi. Ne güzel bir adam. Herkesin sahip olmak isteyeceği bir Müdür. Sakin, olgun, naif.. 70’lerden kalma bir tarzı var. Kravat ve takım elbise uyumsuzluğu 70 lerin siyasi karmaşaları düzeyinde. O zaman öyle.
Hasan Abi, 16.30 sularında misafirhane diye isimlendirilmiş fakat misafirin kendisini kapsamayan hane manasını dahi dolduramayacak durumda bir odaya geçiş yapıyor. İçeride kahverengi bir soba masanın yanında, köşede ise odunlar yarılmış ve yakıma hazırlanmış vaziyette Hasan Abiyi bekliyor. Adı Misafirhane olunca yatacak bir yatak olmalı. Fakat yatak yok. Varsa da odunlar yatağın üzerinde onu kaplamış olabilir zira bizim Bafra Emirefendi’deki odunluk style bir yer burası.
16.35 gibi Hasan Abi ve partneri piştiye başlıyor. Adını hatırlayamadığım bu abim sarışın, mavi gözlü, kelliği göze batmayan, tıknaz ve sessiz ayrıca kravatsız. Bu çok zeki olan adamların sessizliği insanı ürkütüyor. Çok konuşmadan bir iki kelam ile fark yaratıyorlar. Sigara bu abimde her hangi bir organ gibi duruyor. Sürekli ağızda; Eminönü’nden kalkan vapurların ilk manevralarında çıkan duman varya hah işte o kalite ve yoğunlukta bir duman üfürüyor mavi gözlü adam. Uzun Samsun içiyor besbelli.
Pişti oynarken ekipteki zeka fazla olduğundan kâğıtlar hafızaya briç tadında nakşediliyor. Artıfişıl intelicınt sanal olarak ortalıkta yok ama tüm olasılıkları hesap eden bir beyin reel olarak var bu iki adamda.
Oyuna olan ciddiyetleri Hamas’ın İsrail üzerinde planladığı saldırı organizasyonları kadar. Pişti daa ne olur demeyin aralıksız beş saat devam eden bir poker masası kıvamında.
Ben Abilerimin oynadığı oyuna bakarken uykuya dalma çıkma yapıyor, ha siktir ne işim var lan benim burada sorgulamalarını kafamda şekillendiriyorum.
Rakı bedava. Şişeler baş müdürlükten yürüyerek misafirhaneye gelmiş gibi. Dağınık ve yorgun görünüyor. Rakı sudan ucuz değil. Ucuzluk oluşan bir bedelin minimize edilmiş hali ya bu rakılarda bedel yok.
Her iki Abimde de rakı müptelalığı potansiyeli var fakat ben şahit olmadım dermişim. Bedava sirke hakiki balı bozar malum.
Neyse piştiye dönelim konu dağılmasın. Bu iki abimin asgari ücret belirleme komisyonunda yaşanan ciddiyet kadar ele aldığı bu 52 kâğıt, iki insanın o şartlarda mesai sonrası terapisini sağlıyordu muhtemelen. Kendilerine gelen basit, sıradan belki zaman zaman çok saçma günlük yoğun taleplerden yorgun ve bitkin hale düşmüş bu üst zekalar eve gitmeden önce aklı raya oturtmak için soba çıtırdıları içinde, altmışlık sarı ampül altında, beyni yeniden tetikleyen bir oyun ile sessizce kendilerine gelebiliyorlardı.
Bunu bir kumar olarak değerlendirmem haksızlık olur. Yanal terapi diyebiliriz. Eee o zamanlar sanal yok.
Baksanıza koskoca ünlü ve meşhur adamlar nasıl da maymuna dönüyorlar sanal kumar yüzünden…
Kumarın sanalı tehlikeli. Sonunda ele güne rezil olmak da var. Ona bulaşmamak lazım. Konuyu pişti seviyesinde ele almak daha doğru.
Kanaatimce…