Samsun’un Ladik ilçesi, geleneksel Türk kalpağı yapımında önemli bir merkez haline geliyor. 64 yaşındaki Kenan Başusta, 6 yıl önce hobi olarak başladığı kalpak yapımında bölgede tek usta olma unvanını taşıyor. Kendisi, 2010 yılında belediyeden zabıta amiri olarak emekli olduktan sonra eşinin terzi olarak çalışmasına yardımcı olmaya başladı. Bu süreçte Türk kalpağına olan merakı, onu bu geleneksel sanatın peşinden koşmaya yönlendirdi.
Başusta, “İlk etapta sadece bir hobi olarak başladım. Ancak kalpaklara olan talep artınca satış yapmaya karar verdim. Özellikle kış aylarında kalpaklar daha fazla tercih ediliyor. Bunun yanı sıra, şehir dışından gelen misafirler de hediye amaçlı kalpak alıyor” dedi. Kış aylarının gelmesiyle birlikte, kalpak satışlarının artış gösterdiğini belirten Başusta, bu geleneksel giyimin özellikle soğuk havalarda sıcak tuttuğunun altını çizdi.
Kenan Başusta, “Karadeniz Bölgesi’nde bu kalpakları dikebilen başka bir usta yok. Geleneklerimizde Türk kalpağı çok eski bir giyisidir. Bu yüzden unutulmasını istemiyorum” diyerek, geleneksel kıyafetlerin yaşatılmasının önemine değindi. Ayrıca, “Kangal köpekleri ve Çerkes kökenli insanlar genellikle bu kalpakları tercih ediyor. Farklı kalpak türleri de üretiyorum; Kayı börkü ve Selçuklu börkü gibi. Kalpakların üst kısmını deriden, yan kısımlarını ise yapay kürkten yapıyorum. Hakiki kürk kullanmıyorum, ama kalpakların dik durması için iç kısmında hakiki keçe bulunuyor” şeklinde bilgi verdi.
Başusta, üretim sürecinde yoğun bir çalışma yürüttüğünü vurgulayarak, “Seri üretim yaptığımızda günde 20-25 kalpak yapabiliyoruz. Bu kalpakların hem görünümü hem de kullanışlılığıyla büyük bir talep gördüğünü söyleyebilirim. İnsanlar geleneksel kıyafetlere ve kültürel mirasımıza daha fazla önem vermeye başladı” ifadelerini kullandı.
Sonuç olarak, Kenan Başusta'nın kalpakları, sadece bir giyim ürünü değil, aynı zamanda Türk kültürünün ve geçmişinin bir sembolü olarak değer kazanıyor. Kendisi, geleneksel el sanatlarını yaşatmaya devam ederek, gelecek nesillere bu kültürel mirası aktarmayı amaçlıyor. Kenan Başusta’nın hikayesi, yerel el sanatlarına olan ilginin yeniden canlandığını ve bu tür geleneklerin genç nesillere aktarılmasının ne denli önemli olduğunu gözler önüne seriyor.