Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, Genel Başkan Fatih Erbakan başkanlığında gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Kılıç, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yeni yasama yılında sorulara ve konulara kayıtsız kalmaksızın acil çözümler üretmesini tüm milletvekillerinden beklediklerini söyleyerek, “Başta AK Parti ve MHP olmak üzere iktidar grupları aziz milletimizin kronik sorunlarına çözüm bulmak üzere 1 Ekim tarihinden itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni gerekirse geceli gündüzlü çalışmalarla neticeye ulaştıracak şekilde motive etmelidir. Acil çözüm bekleyen sorun Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde beklemektedir.

Yeniden Refah Partili milletvekillerimiz tarafından verilen kanun teklifleriyle hatıra getirilen bazı konuları tekrardan sizlere hatırlatmak istiyorum. Bilindiği üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde bekleyen kanun tekliflerinden biri emeklilikte adalet arayan mağduriyetlerine ilişkindir. Emeklilikte adalet arayanların mağduriyeti yeni yasama döneminde giderilmelidir. 1 güne 17 yıl bekleme süreleri ortadan kaldırılmalıdır. Staj ve çıraklık mağdurlarının mağduriyeti yeni yasama döneminde giderilmelidir. Süresiz nafaka meselesi toplumumuzun çok önemli bir adaletsizlik kaynağıdır. ‘Sürekli nafaka olmaz’ konulu kanun teklifimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde beklemektedir.

Yeni yasama yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz sürekli nafaka meselesini de çözüme kavuşturmalıdır. Kamu mühendisleri ilgili kanun teklifimiz beklemededir. Meclis kamu mühendislerinin eşit işe eşit ücret prensibi doğrultusunda beklentilerine cevap vermekle mükelleftir. Taşeronda çalışan mühendisin ücreti farklı, belediyede çalışan farklı, belediyenin şirketinde çalışan farklı, bakanlık bünyesinde hizmetine devam eden mühendisin ücreti, özlük hakları farklı bir seyir izlemektedir. Ve yine taşeronların sorunları da yeni dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çözülmelidir. Belediye taşeronu başka bir maaş almakta, şirket işçisi başka bir maaş almakta kamu kurumlarına hizmet veren şirketlerin taşeronları bambaşka maaşlar almakta. Dolayısıyla yıllar önce taşerona kadro verilirken taşeronun özlük hakları problemi yeniden horlatılmaktadır. Türkiye bu problemle bu adaletsizlikle yaşayamaz” diye konuştu.

‘YARGIYA GÜVENİN TAZELENMESİ LAZIM’

Kılıç, sözlerine şöyle devam etti: “Artık toplumumuzda adaletin gerçekleşeceğine ilişkin inanç her geçen gün yerini inançsızlığa terk etmekte. Yargıya güven diplerde, Yargıtay'a güven diplerde bu durum sürdürülebilir değil. Yargıya güvenin tazelenmesi lazım. Yargıya güvenin tazelenmesi için de hukuk sürecinin soruşturma süreçlerinin, karar süreçlerinin hem adil hem gerçekçi hem de hızlı şekillenmesi lazım. Maddi gerçeğe, maddi delillerle ulaşılır. Ceza da maddi gerçeğe ulaştıran, maddi delillerle sağlanır. Bütün adliye müesseselerinin bunu dikkate almaları kaçınılmazdır. Narin Güran kızımızın ölümü, 8 yaşında yavrumuz, Diyarbakır’da Tavşantepe köyünde öldürüldü.

Bugün 42’nci gün. Hala fail ya da failler netleşmiş değil, inanılır gibi değil. Avuç iç kadar bir köyde aile içinde işlenen bir cinayetin faillerinin bilinmemesi, bulunmaması, bulunamaması toplum vicdanını fena halde yaralamış ve toplumun adaleti olan inancını derinden sarsmıştır. Buradan ilgililere duyuruyoruz. Sinan Ateş duruşması dün yaşandı. Artık karar bekleniyor. Ankara'nın göbeğinde yaşandı bu cinayet. Bütün toplumun dikkati bu meselenin üzerinde ve toplum Sinan Ateş davasında da adaletin tecelli etmesini, hakikatin yerini bulmasını, sadece tetikçilerin değil azmettirenlerin de yargı önünde hesap vermesini bekliyor. Şehit polisimiz Şeyda Yılmaz, gencecik bir vatan evladı.

Şeyda Yılmaz kardeşimiz şehrin ortasında İstanbul’da ‘dünya tek devlet olsaydı başkenti İstanbul olurdu’ dediğimiz İstanbul'da sokak ortasında Şeyda Yılmaz kardeşimiz şehit edildi. Kim tarafından? Bir suç makinası tarafından onlarca sabıkası olan yaşından kabarık suç dosyası bulunan bir fail tarafından polisimiz şehit edildi. Yaşından büyük kabarık suç dosyası olan böylesine acılı bir failin sokak ortasında ne işi var? Bu soru ve bu konu toplum vicdanını kanatan bir konudur, bir sorudur. Türkiye bu sorunun cevabını bulmalı, bu konuları açıklığa kavuşturmalıdır.”

‘LÜBNAN HALKI SURİYE’YE DOĞRU GÖÇE ZORLANIYOR’

Suat Kılıç, İsrail’in önündeki bütün engelleri kaldırmak üzere çok sistematik bir soykırım ve tarihin en büyük göç dalgalarından birini yaşattığını kaydederek, “Yaşananlar Amerika Birleşik Devletleri’nde ve İngiltere’de biliniyor. Bunlar planlı hareketler. Gazze bombardımanları sonrasında Gazze’deki 2 milyon 300 bin insan Mısır’a doğru göç ettirildi. Beyrut’a Lübnan’a yönelik bombardımanların akabinde de Lübnan halkı Suriye’ye doğru göçe zorlanıyor.

Bahçeli: Yaptığımız ve Söylediğimiz Her Şeyin Arkasındayız Bahçeli: Yaptığımız ve Söylediğimiz Her Şeyin Arkasındayız

Dolayısıyla İsrail'in önünde Gazze’den Lübnan'a geniş bir coğrafya tamamen boşaltılıyor. İsrail’in işgal planını insansız coğrafyalarda sürdürebilmesi için yapılan bir kitlesel göçtür. Yüzyılın en büyük kitlesel insan kıyımı yaşanırken en büyük kitlesel göçüne de imza atılmaktadır. Her yönüyle hem ölümler hem kitlesel göçler, her yönüyle insanlık suçudur. Savaş suçudur. İnsanlığa karşı suçtur. Ve her biri uluslararası ceza mahkemesi ayrı ayrı yargılamalara konu başlığı edilecek düzeyde hadiselerdir. Türkiye sınırlarını tabii ki kapalı tutmalıdır. Uluslararası toplumda bu sorunun çözümünü yerinde sağlamalıdır” dedi.

Kaynak: dha