UEFA EURO 2024 ve Futbol Festivali

Türkiye-Portekiz maçı için Dortmund’a giden Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Canbulat UEFA EURO 2024 gözlemlerini gunaydinsamsun.com okurları için kaleme aldı.

 Hoşça kal Düsseldorf. Ver elini Dortmund!

Çarşamba Havaalanı, 22 Haziran Cumartesi, 03:45…

Türkiye’den uçuşumuz başlıyor. Varış noktası Almanya Federal Cumhuriyeti’ni oluşturan 16 eyaletten biri olan Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin başkenti Düsseldorf. Üç saat süren uçuşun ardından Düsseldorf’tayız. Pasaport kontrol noktasından geçiyor, havaalimanından trene biniyor, 15 dakika sonra kent merkezine ulaşıyoruz.

Bizi Düsseldorf’tan Dortmund’a götürecek trenin kalkmasına daha zaman var. Hemen soluğu Fransa ve İspanya gibi iddialı takımların maçlarına ev sahipliği yapan kentin sokaklarında alıyoruz. Şehir sakin, sokaklar boş, insanlar henüz evde.

İlk hedefimiz taraftarların buluştuğu etkinlik alanı. Oraya ulaşıyor, alanı inceliyor, yanındaki parka geçiyoruz. Devasa ağaçların oluşturduğu serin atmosferde, kuş cıvıltıları arasında güzel bir sabah yürüyüşü gerçekleştiriyoruz.

Almanya, güçlü bir raylı sistem ağına sahip. Kent merkezlerinde hauptbanhof adı verilen ana tren istasyonları mevcut. Bu istasyonlarla kentler birbirine bağlanıyor. Dortmund’a gitmek üzere trene biniyoruz. Bir saat  süren yolculukla Duisburg, Mülheim, Essen, Wattenscheid, Bochum’un ardından hedef lokasyondayız. Hoşça kal Düsseldorf. Ver elini Dortmund.

***

Duvarları mavi, sokakları kırmızı kent: Dortmund!

Sabah 10’da adım attığımız Dortmund, kömür kenti ve çelik kenti ve tabii futbol kenti.

Borussia’ya ve ‘sarı duvar’a ev sahipliği yapan kent, UEFA EURO 2024 için sarıdan maviye dönüştürülmüş. Her yer UEFA 2024 görselleriyle dolu.

Peki ya sokakların rengi? Sokaklarda tek ama tek renk var o da ‘kırmızı’. Dortmund ve Almanya’nın diğer kentlerinde yaşayanlarla çevre ülkelerde yaşayan diaspora Türkleri sokakları tıka basa doldurmuş. Üstüne bizim gibi Türkiye’den gelenler de cabası.

Türkiye-Portekiz maçının oynandığı gün sokaklara hakim olanlar Türkler ve konuşulan tek dil Türkçe. Portekizliler var ama çok azlar. Yerliler yani Almanlar sokakları boşaltmış sanki evlerine çekilmiş gibi.  

***

Ve bir UEFA EURO 2024 klasiği…

Almanlar bir toplanma alanı belirliyor, taraftarlar o alanda toplanıyor. Belirlenen güzergah trafiğe kapatılıyor, DJ eşliğinde şarkılarla, marşlarla stada yürünüyor.

Bizim yürüyüşümüz çok kalabalık, çok gürültülü. Çünkü sürekli çat pat patlatılıyor, torpil atılıyor. Diaspora Türklerinde maç günü gözlemlediğim bir konu var. İstisnasız ama istisnasız hepsinde Türk bayrağı var.

Türk bayrağı ellerde, ‘bir başkadır benim memleketim’ dillerde Signal Iduna Park’a yani UEFA stadyum isimlerindeki sponsorların kullanımını yasakladığı için Dortmund Stadı’na coşkuyla, alkışla, gururla yürünüyor.  

Ama bir tezahürat birlikteliği yok. Çünkü taraftarlar münferit. Tribün yönetmeyi bilen taraftarlar Almanya’da gelmemişler ya da getirilmemişler.

***

Anlatmaya Gerek Yok, Görüyorsunuz!

Ve gelelim sahanın içine. Gürcistan maçında alınan galibiyet hepimizi çok mutlu etti, gururlandırdı. Ama galibiyete karşın oyuncu kalitesi çok daha önemlisi oyun kalitesi bu seviye için yeterli miydi? Kesinlikle değildi. Nitekim grubun favorisi Portekiz bizi kendi gerçeğimizle yüzleştirdi.

Göklere çıkarma ve yerin dibine sokma duygusunu futbol ekosisteminden çıkarmamız gerek. Özellikle turnuva organizasyonlarında olayı kalple değil mantıkla yorumlamak önemli. Gruptan çıkmak için şansımız devam ediyor. Çekya maçında bize yeten skor üretilebilir mi? Evet üretilebilir.

Ama bu oyuncu ve oyun kalitesi bu turnuvada daha büyük hedefler üretmeye yetmez.

Tüm organizasyonu yönetmesi gerekirken idare edenler bizi kültürü olan bir futbol ülkesi hiç yapmaz.   

***

Neyse biz dönelim hikayemize.

Milli Takım maçı kaybetti kaybetmesine ama taraftarlarımızın coşkusu maç sonunda aynen devam etti. 100 binin üzerinde Türk, Dortmund sokaklarında kazanmışcasına maç önü coşkusunu sürdürdü. Bizim kente veda saatimiz geldiğinde hala diaspora Türkleri arabalarının sırtında korna çalarak Dortmund sokaklarında tura devam ediyordu.

Dönüş için Dortmund HBF’den trenimize bindik, Portekizliler’in çene çalmasına katlanarak Köln’e geldik. Aktarma yaparak Köln HBF’den bizi Köln-Bonn Havalimanı’na ulaştıracak trene geçtik. Bir durak sonra bu defa Belçika’ya 2-0 yenilen Romanyalı taraftarlarla karşılaştık. ‘Biz Samsunsporluyuz’ dedik, Gigi Multescu dedik, Daniel Timofte dedik, selamlaştık, gülüştük.

Ancak gülüşümüz havalimanında sinire dönüştü. Check-in sırasında yaşanan gecikme yüzünden uçağımız 2 saati aşan bir gecikmeyle havaalanabildi. Böyle olunca İstanbul’dan Samsun aktarmasını da kaçırdık. Sabah geleceğimiz Samsun’a ancak akşam dönebildik.

Herşeye rağmen tüm güzelliklere tanıklık etmenin mutluluğuyla evin yolunu tuttuk.

***

Ve yazının finali…

EURO 2024, kağıt üstünde her dört yılda tekrarlanan bir futbol turnuvası. Ama aslında bir festival. Spor temalı, futbol temalı bir festival. Sahada yarışılan ama saha dışında alabildiğince keyif alınan bir eğlence. Ve bu eğlence beraberinde büyük bir endüstriyi de getiriyor. Eğlencenin tükecisi olan taraftarlar yani müşteriler uçak bileti, otel, konaklama, yeme-içme vb. başta olmak üzere büyük bir geliri düzenleyen ülkeye bırakıyor. Spora mesafeli duran kafalar ön yargılarını yıkmak istiyorsa bir Almanya’ya gidiversin. Üstelik maç izlemelerine de gerek yok ortamı görsünler yeter.  

NOT: Başka bir yazıda ‘İdeal maç günü nasıl planlanır ve asıl yönetilir?’ üzerine bir yazı yazacağım. Çünkü ülkemizde tanıklık ettiklerimizle oradakiler yüzde 100 tezat oluşturuyor. Özellikle güvenlik mensuplarından okumalarını rica ediyorum.