Son sözü başta söylemekte fayda var: Reis’in, Samsunspor kariyerindeki en formsuz günüydü bugün. O nedenle, maçın tamamını domine eden bir rakibe karşı alınan bir puan, iyi puandır.

Holse’nin bu takım için ne kadar önemli bir isim olduğunu gördük öncelikle. Marius’un etkisizliğine asıl nedendi o. Niye mi?

Zira, rakip defansın dikkatini ve dengesini bozarak kendisini rahatlatacak bir arkadaşının eksikliğini hissetti hep. Tait ve Soner böyle oyuncular değil hiç. Onlar, ceza sahası içine koşu atmayan ve ayaklarına top isteyen isimler. Ofansif fukaralık biraz da buradan okunmalı.

Hakkını teslim edelim. Kasımpaşa’nın başında Reis’e karşı sürklase olan Sami Uğurlu’nun bu kez skor olarak olmasa bile, oyun olarak rövanşı aldığını söyleyebilmek mümkün. Akılcı bir planı vardı her şeyden önce. Bola, Ntcham ve Marius’un topla ilişkilerini kesmeyi yani ev sahibinin pas istasyonlarını vanadan kesmeyi planlamış.

Bunun izahı şu: Samsunspor’u bu güne kadar başarılı olduğu kendi oyunundan uzaklaştırmak!

Uzaklaştırdı mı? Evet. Demek ki başarılı oldu Uğurlu ve oyuncuları. Ama meslektaşı için aynı şeyleri söyleyemiyor insan.

Zaten kısıtlı olan kadroda, Benhasser ve Holse’nin yokluklarının, Reis’in elini zayıflattığı muhakkak. Ama, aynı Reis’in ilk düdükten itibaren kötü oyunu kabul edercesine oyuna müdahalede çok geç kalmasının izahı ne olabilir?

Eskilerin bir tabiri var: O kadar hata kadı kızında da olur.

Varsa hatası Reis’in, opsiyonunun da fazlasıyla olduğu herkesin kabul ettiği bir gerçek.

Pek hatırlanmak istenmeyecek bir gündü Samsunspor için. Ama, Dimatta’nın mutlak golü önlediği pozisyonun hemen devamında attığı şık bir gol vardı, akıllarda kalmalı bu.

Bilgisayar oyunu izler gibi, izledik golü zira.