Günaydın Samsun Yazarı Eda Soyak Serbest, 31 Mart seçimleri sonrası yaşanan gelişmeleri ve Şebnem Bursalı'yı yazdı.
Seçimler bitti.
Bitti, bitmesine ama komplo teorileri hala devam ediyor.
Açık oturum programlarından bıktık artık.
“Öyle olmasaydı, böyle olsaydı kesin kazanılırdı. O, bu, şu…”
Bir dünya maddeler sıralanıyor. Sahaya kulak veren yok. Doğru düzgün aday ve vatandaşın derdine derman neredeyse hiçbir proje yok.
Sadece afişlerle doldurulmuş bir seçim çalışması…
Bunları konuşmak tatmin etmiyor tabi çünkü parti içerisinde herkes suçlu ve kimse kendine toz kondurmak istemiyor.
Fakat seçim kazanılsaydı bugün İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın ıstakozu parti içerisinde fokur fokur kaynamayacaktı.
Bakıyorum AK Parti içerisinde olup, eleştirenlere ve çoğunu da iyi tanıyorum.
Sabah başka arabasına, akşam başka arabasına biniyor ama sorsan halk insanı!
Sayın Şebnem Bursalı’yı çok iyi tanırım. Abladır, dosttur, merhametlidir, yardımseverdir…
Geçmişte nasıl yaşıyorsa şimdide aynı yaşıyor. Vekil olmadan önce de sosyal medyasını takip edenler bilir, aktif kullanıcıydı ve yaşam tarzını, seküler çevresini hiç gizlemedi.
Kimseyi “sıfatlarına göre ayırmadı.”
Sayın Cumhurbaşkanı bunu bilmiyor muydu? Elbette biliyordu. Hatta o çevre, mecliste makam ziyaretlerine gelip Sayın Erdoğan’ın fotoğrafının yanında pozlar verdi.
Bu çevre her gün Sabah Gazetesi’nde Bursalı’nın köşesinde, Sayın Erdoğan’ın başarılarını okudu, dinledi.
Bir gaflete düşmüş paylamış, yoğun tepkiler sonucu özür dilemiş. Neyin davası hala bu?
Gerçekten bu sebeple mi kaybedildi seçim? Ayrıca Türkiye’de Monaca’dan daha pahalı balık restoranları var.
Bizim kendi esnafımızı eleştirmemiz gerekmez mi?
Hadi o zaman masa altına sakladığınız yiyecek içeceklerinizi de şöyle delikanlı gibi gün yüzüne çıkarın da millet asıl sizin sonradan görme yaşam stilinizi konuşsun!