Prof. Dr. Gülten İmamoğlu altyapısını 2000’lerden sonra oluşturmaya başladığı Metastrata tekniğini anlattı.
Prof. Dr. Gülten İmamoğlu yine bu teknikle yaptığı resimler ile 2009 yılında Londra’da ‘Profesyonel Resim’ dalında dünya birincisi olup sonraki yıllarda yine dünya çapında bir başarıya imza atarak American Biographical Institude tarafından ”WOMAN OF THE YEAR 2011″ seçildi.
Çağdaş resmin önemli temsilcilerinden ressam Prof. Dr. Gülten İmamoğlu ile Samsun E-Dergi okurlarına özel röportaj verdi.
Resme olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz? Resim hayatınızın hangi döneminde sizin için daha önemli bir yerde konumlanmaya başladı?
Resim benim hayatımın merkezine dönüştü ancak geriye dönüp baktığımda yeteneklerimin farkına varmam aklımın ilk erdiği zamanlara dayanıyor ve bunun temelleri resimden önce atıldı diyebilirim. Samsun’a 1976 da taşındık. Taşınmadan önce, 6 yaş öncesine gittiğimde Tokat’ta dedemin çiftliğinde geçirdiğim zamanlara sonra da Samsun’dan her yaz ve kış tatillerinde, doğada bulduğum doğaya ait taş, toprak (çamur), ağaç vb. malzemeleri şekillendirme dönüştürme içgüdüsüyle başladı. Paralelinde de renkleri keşfettim diyebilirim. Resim ortaokulda benim için çok önemli olmaya başladı ve üniversitede eğitimimi sanat alanında seçip kazanınca da tamamen bu yolda ilerledim.
Yaptığınız birçok çalışma ile adınızı ülkemizde ve hatta dünyada önemli ölçüde duyurdunuz. Soyut sanatın ve çağdaş resmin önemli temsilcilerinden biri olarak sanatınızın hayatınızdaki yeri nedir? Renklerle aranızdaki bağı nasıl tarif ediyorsunuz?
İnsanoğlu içten içe varoluşuna hep bir anlam yükleme ihtiyacındadır ya, sanki dünyaya farklı misyon veya vazifeler ile geliyoruz diye düşünüyorum. Benim de varoluşumun özünde sanata hizmet yatıyor, zira resim yapmadan sanat düşünmeden yaşayamam sanki. Sanatçı olmak ciddi bir farkındalık demektir ve bu size hep bedel ödetebilir. Sanatçının her türlü malzemeyi sanat eserine dönüştürme yetkinliği vardır. Renklere ve biçemlere yüklediği anlamlar ile evrensel mesajlar verir. Bu sebepten renkler sanatçının en güçlü silahı olmuştur denebilir. Renkle olan bağım çok güçlü, bu eserlerimde de kendini gösteriyor.
Eserlerinizde kullandığınız, size özgü olan, patentini de aldığınız organik metastrata tekniğinden bahsetmek ister misiniz? Metastrata tekniği nasıl oluştu?
Varoluşu sorgulayan bir sanatçı olarak görünenin ardındaki gerçeğe odaklıyım. Latince kökenli bir kelime olan meta ve strata kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşan Metastrata sanatsal üretimlerimin ve felsefemin karşılığını tanımlıyor. Bu tekniğin altyapısı 2000’lerden sonra oluşmaya başlayıp 2007’den sonraki eserlerimde netleşti. Bu tekniğin en iyi örnekleriyle 2008’de yaptığım eserlerimden de dünya çapında ödüllerim var. Organik Metastrata’ya dönüşen tekniğimle yaptığım eserlerimin çoğu önemli koleksiyonlarda ve bazı müzelerde yer almaktadır. Sanatçı ruhu hem yaşadığımız dış evrene paralel hem de kendi iç evrenine başkaldırarak sürekli bir değişim ve dönüşüm halindedir. Sanatım uğruna 2019 da bıraktığım akademisyenliğin ve evrilen sanatçı ruhumun beni daha sıra dışı ve özgün eserlerin var edilmesine yönlendireceğini biliyor ve en iyisini yapabilmek adına dua ediyorum.
Yine bu teknikle yaptığınız resimler ile 2009 yılında Londra’da ‘Profesyonel Resim’ dalında dünya birincisi olduğunuzu biliyoruz. Bu süreçte neler yaşadınız?
Evet, 2009 da Londra’da ‘Profesyonel Resim’ dalında dünya birinciliğim var. Ayrıca Saatchi Gallery de de Top 6 Showcase Artist seçildim. Sanatçı çalışırken ödül odaklı düşünmüyor aslında, ödül sadece sonuçtur. Yaptığınız işte en iyiye odaklanıp çok ama çok çalışırsanız sonuçta önce ruhunuz ödülleniyor. İyi bir şey başarmanın hazzı en büyük mutluluk. Londra’da 2009 da aldığım ödül dünya çapında 5000 den fazla sanatçının katılımı ve uluslararası jürili, yurtdışı merkezli bir yarışma idi. Ülkemi ve Samsun’u temsil ettiğim Ödül töreni Londra’da yapıldı ve çok gurur duyduğum anlar yaşadım. Umuyorum ki bundan sonra da en iyi eserlerimi sağlıkla üretme ödülüyle yaşarım.
Sonraki yıllarda yine dünya çapında bir başarıya imza atarak American Biographical Institude tarafından ”WOMAN OF THE YEAR 2011″ seçildiğinizde neler hissettiniz? Aldığınız bu önemli ödül hakkında neler söylemek istersiniz?
Ödül sanatçı için en çok da bir motivasyon oluyor. Ödülleri aldığınız zaman gittiğiniz yolun ne kadar doğru bir yol olduğunun sağlamasını yapmış oluyorsunuz. Sadece sanat adına değil akademisyenlik ve sanatçılığın birleştiği bir ödüldü. Bu sebepten de benim için bir dönüm noktasıdır diyebilirim.
Washington’da da bir atölyeniz olduğunu biliyoruz. Orada olduğunuz süreçte de üretmeye devam ediyorsunuz. Dünyada birçok galeride, müzede eserleriniz var. Sanatınızın, sanatınızı icra ederken bulunduğunuz ülke veya sergi açtığınız ülkeye göre farklılık gösterdiğini ve oranın ruhuna uygun olarak şekillendiğini düşünüyor musunuz?
Evet, üç farklı atölyem vardı. Ancak ne yazık ki Samsun atölyemi Ekim 2022 itibari ile kapattım. Şimdi sadece Amerika ve İstanbul’dayım. Sanatçı içten getirdiği değerlere ilaveten bulunduğu coğrafyanın enerjisiyle de tamamlanarak hareket eder. Eserlerinizi nerede üretiyorsanız eserleriniz sizin enerjinize ilaveten sizi çevreleyen dış enerji ile de bütünleşerek çıkar. Bunu uzun yıllar boyu da deneyimledim. Buna ilaveten üslubum değişmez ama seçilen tema sergi açtığım ülkelere göre değişiklik gösterebiliyor. Mesela Singapur sergimi açarken Türkiye - Singapur 50. dostluk yılı adına açılan bir sergiydi, eser temasını dostluk üzerine kurup daha önce giderek incelemeler yaptığım Singapur’dan ilham almıştım.
Her bir eserinizin birbirinden farklı isimleri ve şiirleri var. Eserlerinizi isimlendirirken ve şiir yazma sürecinde nelere dikkat ediyorsunuz? Eserlerinize özgü şiir yazma fikri nasıl doğdu?
Eserlerim ile ilgili farkındalık içeren sorularınıza ayrıca teşekkür ediyorum. Evet, eserlerimin isimleri çok farklı ve her birinin şiirleri var. Bazılarını dizelere dökemedim ama. Eser ismi izleyiciye eser içeriği hakkında bir fikir verir. Bu bazen bağlayıcı da olabilir ama soyut eserde izleyici çoğu zaman buna ihtiyaç duyuyor. Benim isimlendirmelerim eserin şiirleriyle ilişkili olduğu için bu eser okumada büyük yol gösterici oluyor. Şiirlerimi daha tamamlayamadım. Bitirince hepsini bir araya toplamayı düşünüyorum. Totalde eserlerimin her biri büyük bir hikâyenin parçaları gibi şiirleri de öyle. Eskiden beri paylaşmadan yazdığım şiirlerim vardı ama yeni dönemimden çok uzak. Eserlerimi Charles Baudelaire ve Pablo Neruda gibi şairlerin şiirlerine hep yakın gördüm. Sürgün adlı sergimde de Neruda’nın bazı şiirlerini resmederek kataloğumda da yer verdim. Bu da kendi şiirlerimi yazma konusunda beni cesaretlendirmiş olabilir.
Eserlerinizde vermek istediğiniz bir mesaj, insanlara anlatmak istediğiniz bir şeyler var mı?
Eserlerimin genelinde; varlık, varoluş, yaradılış, zaman, yaşam, doğum, ölüm gibi evrensel konuların mitsel kökenine indiğimi söyleyebilirim. Sanatçı olarak yaşadığımız çağın insana dayattıklarından kurtulabilmek için arketiplere dönerek çizgisel (tarihsel) zamanı imha etmeye onun yerine kutsal zaman anlayışını yerleştirmeye çalışıyorum. Ayrıca biliyoruz ki ruhumuz içinde bulunduğumuz dış dünyanın bir parçası ve ondan bağımsız olması imkansız. Kendimizi ne kadar izole etsek de içteki tüm olaylar dışarının yansımasıdır. Her sanatçı gibi sanatıma yön veren etmenler, insanlığın kendi kader tayininin sonucu yaşadığı tüm iniş çıkışlar da diyebiliriz.
Kariyeriniz boyunca örnek aldığınız veya idol olarak gördüğünüz birileri oldu mu?
Özgün olan ve kendi hikâyesini oluşturan etik değerlere sahip herkese saygı duyuyorum. İmkansızı başarabileceğimiz hususunda en büyük örneğim Mustafa Kemal Atatürk’tür. Ancak idol olarak bir isim vermektense hayatımızın her döneminde karşımıza çıkan bazı insanların bize öğrettiklerini doğru okumamız gerektiğine inanıyorum. Bu sebepten hep kendimle yola çıktım ve yürüdüm. Merkeze kendinizi koyduğunuzda özgünlük ve özsaygı ekseninde büyüyorsunuz.
Çocukların ve gençlerin sanat ile ilgilenmeleri sizce nasıl bir önem taşıyor? Çocuklarınızın da sizin gibi sanata eğilimleri var mı?
Sanat, çocukların ruhsal ve estetik gelişimlerinde çok önemlidir, tüm disiplinlerin altyapısını oluşturur aslında. Kariyerlerinde meslekleri ne olursa olsun sanatla iç içe olan bireyler hem bireysel dengelenmede hem de mesleki başarıda ciddi fark yaratmaktadır. Sanat vizyonlarını geliştirip yaşam tarzlarını da olumlu yönde etkiler. Bu açıdan gençler sanatla içi içe olmak zorunda. Sanatla iç içe olmak sadece icracı olmak demek değil, sanat izleyicisi olmak bile yeterlidir. Hep göz ardı edilenin aksine sanat çok ciddi bir meseledir. Çocuklarım yetenekli ancak mesleki kariyerlerini farklı alanlarda yaptılar. İyi birer sanat okur yazarı olarak sanat onların hayatında hep oldu ve olacak. Fırsat buldukça resim yapıyor ve sanatı yakınen takip ediyorlar.
Sizce dünyamızda bir kadın sanatçı olmanın zorlukları var mı? Buradan hayalleri olan ve o hayalleri gerçekleştirme konusunda zorluk yaşayan hemcinslerinize söylemek istedikleriniz var mı?
Cinsiyetçi yaklaşımları hiçbir zaman sevmedim her zaman insan kimliğimle var olmaya ve insanları insan kimlikleriyle görmeye dikkat ederim. Cinsiyetçi yaklaşımın ötesinde sanatta kariyer yapmak gerçekten çok zor bir de buna toplumda yükü gerçekten ağır olan kadının sanatçı olması çerçevesinden bakarsak iş ciddi bir hal alıyor. Bizim jenerasyonda çalışan kadın demek mesleğini yaparken çocuklarını aile hayatını ve aile olmanın gereklerini hiçbir şekilde aksatmadan çalışmak demekti. Şimdi dengeler biraz daha değişti. Akademik kariyer ve sanat kariyerimin yanı sıra iki tane kızımın da eğitim kariyerini yaşam konforlarını eksiksiz koordine etmek zorundaydım. Çocuklarını mesleki kariyerine tercih eden babaya henüz rastlamadım. Kadının toplum içindeki rolü çok ağır. Hep tercih etmek zorunda sanırım olay burada düğümleniyor. Hayallerini gerçekleştirmek konusunda zorluk yaşayan hemcinslerim de benzer tercihleri yapmak durumunda kalıyordur. Vazgeçmemek, çok çalışmak azimli ve istikrarlı olmak başarıya giden yolda çok önemli. En önemlisi de önce ruhsal sağlığı yerinde mutlu çocuklar yetiştirelim.
Uzun yıllar eğitim hayatınız ve akademik kariyeriniz doğrultusunda Samsun’da yaşadınız. Samsun’u özlüyor musunuz? Samsun’da yaşadığınız dönemlerde yaptığınız eserlerde Samsun’dan ilham alıyor muydunuz?
Tüm eğitim hayatım, daha iyi eğitim alalım diye geldiğimiz Samsun’da geçti. Annemin öngörüsü ile geldiğimiz Samsun benim için çok özel bir şehir. Çocukluğum, gençliğim bu şehirde. Hatta şimdi Amerika’da olan çocuklarım da eğitim hayatlarına burada başladı. Birçok sanatçı yetiştirmiş bu kentin en güzel zamanlarını hatırlıyorum. Gerçek komşulukların dostlukların olduğu dönemler hep çocukluk anılarımda. Sanat kariyerimin başlangıcında pek çok iyi eğitimcimin bana emeğinin geçtiği bu şehir her zaman kalbimde olacak. Hepsini saygı ve minnetle anıyorum. Kendi içinden beslenen bir sanatçıyım ama 2022’ye kadar ürettiğim eserlerimde izleri vardır diyebileceğim Samsun eser üretmek için çok dingin bir şehir. Şimdilerde çok göç aldı ama yine de özlenecek bir şehir.