İnsan sıkıntıları olan bir mahluk. Hiç rahat durmuyor, doğal olmayan yapısı gereği.

Şimdi savaş korkuları sardı etrafı. Tetikte olma, safları sıklaştırma dönemine dönüyoruz. Bize yine korku sahneleri düştü.

Oysa şimdi; dünyanın en özel bir yerinde, Monte Carlo’da belki Dubai’de veya Bridget Bardot’un şehri Saint Tropez’in meşhur Marinası açıklarında; süper yatta, akşam güneşinin henüz battığı anlarda muhabbeti başlayan silah tüccarlarının aperitif olarak tercih ettikleri, limon kabukları ile süslenmiş ince ve hafif Martini kadehlerini yudumlarken eminim gözleri parlıyor, fabrika depolarının oluşturduğu stok maliyetlerinin sıfırlandığı hissi ile akşam yemeği öncesi herkesin iştahı kan görmüş köpek balıkları kadar kabarmış halde, yeni siparişlerin heyecanlı lakırdıları,  boşlukta uçuşarak dolar haline dönüşüp hesaplara konuyordur.

Akıllı adamlar. Geri kalmış toplumların din, mezhep, dil ve ırk üzerinden hassasiyetlerini eminim kahkahalar atarak birbirlerine anlatıp, Parodi tadında, oldukça ciddi konulardan gülünç sahneler üretiyorlardır.

İnsanoğlunun kaderi böyle. Planlayan ve oynayanlar üzerine kurulu. Siyasetçiyi konsolide eden kitle kazanır. Vizörden görülen siyasetçilerin ise  herkese yansıması değişik.

Planlayanların siyasilere bakışı ile oynayanların ki farklı. Biri kukla tadında yaklaşırken, diğeri kutsal olarak görüyor bu şahısları.

Kukla elden oynatılıyor, arkadan kuruluyor, perdesiz. Buranın Tanrısı para ve gücü temsil ediyor. Planlayanların ilişkileri daha dünyalık daha anlık, daha iki yüzlü fakat pragmatik ve verimli.

Diğer taraf daha çok ölüm, şehit ve cennet organizasyonu ile meşgul. Ve kutsal Siyasetçi bu alanı kullanmayı çok iyi beceriyor. Tanrı adına söz söylemekten ve ahkam kesmekten hiç çekinmiyor. Dünyada mekan, ahirette iman üzerine kurgulanmış bu modelde garibanların dünya mekanları cehenneme dönerken ahiretlerinin akıbetlerini ise sadece Cenab-ı Allah biliyor.

Ne demişti Jean-Paul SARTRE

“Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.” Akıllı olmak lazım.