Bizim mahallede Yırık Mehmet Dayı vardı bakkal esnafı. Para olmadığından değil, becayiş sevgisinden olsa gerek, ekmek alınca fiş, malzeme alınca defter uzatırdık Mehmet Dayı’ya.

Zira kredinin ne kartı ne de yumuşağı icat olmuştu.

Defterler kırmızı veya mavi kaplı, çizgili ve minikti. Kapları meşindi veya sert kaplamaydı. Karşılıklı alınan verilenler not alınır ay sonunda hesap kapatılırdı.

Paran yoksa haysiyetin vardı. Yaz tahtaya al haftaya deyimi işkembeden değil gerçeklerden türemişti.

Bakkalın, toptancının, manifatura ve tuhafiyecinin defterleri; kenarlardan kırılmış, kapları yırtık ve yamuk, içeride alınan notlar bizim Mustafa’nın üzerinde soru çözdüğü AYT Matematik kitabı sayfaları  gibiydi.

Alan veriyor veren alıyordu.

O zamanlar para çok, mal yoktu. Yani paran var ama ya alamıyordun ya bulamıyordun. Alamayıp bulamadığın ürünler için rezil olmuyordun, hayat öyle devam edip gidiyordu.

Şimdi haberleri seyrederken ülkede 28 milyon aktif kredi kartı kullanıcısı olduğunu ve toplamda 128 milyon adet kredi kartı bulunduğunu, kartlı ödemelerin toplam hacminin ise 22,8 trilyon TL’yi aştığını öğrenince aklıma Bakkal Yırık Mehmet Dayı geldi.

Eski defterleri karıştırmadan, eski defteri ile alacaklarını takip eden Mehmet Dayı’dan, banka takiplerine uzanan harcama sliplerinin sonuna bakmadan, çılgınca olmayan parayı harcama sanatına dikey geçiş.

Arpacıya borç eden ahırını tez satarmış. Açılmamak lazım…