www.gunaydinsamsun.com yazarı Adnan Kurt, çağdaş tarım köyleri ile ilgili yazısının ikinci bölümünü kaleme aldı.

Bir ülkede tarımın çağa uygun bir biçimde yapılanması için o ülkeyi bir bütün olarak çok iyi incelemek gerekir.

Ben de konuyu cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren özet olarak ve geçmişten günümüze tarımsal ekonomiyi masaya yatırarak bu çağda yapılması gerekenleri bir eğitimci gözüyle buradan sizlere anlatmak istiyorum.

Öncelikle ülkenin  iklim koşulları, coğrafi yapısı, tarımsal eğitimdeki yeri, tarımsal durumu, alt yapısı, sanayi ekonomisi, kırsal alandaki nüfus yapılanması, ülkenin tarımsal bağımsızlığı ve dünya genelindeki yeri gibi konuları çok yönlü bir biçimde iyi araştırmak ve  bilmek oldukça önemlidir.

Cumhuriyetin kurulduğu 1923’lü yıllarda ülkemizin köylü nüfusu yaklaşık % 80’ler civarında idi.

Kurtuluş savaşının hemen ardından tarım bitmiş, açlık hat safhada, savaşta ölen binlerce genç erkek nüfus kaybı, sanayi cılız, en iyi üretici ve meslek sahibi olan  gayrımüslimleri emperyalist güçler iç savaşın ardından kendi ülkelerine götürmüşlerdi!

Ülkede kıtlık başlamış, her yönden zor günler yaşanıyordu. Bu nedenle M. Kemal' in önderliğinde yeni bir çalışma başlatılmıştı. Köylerin kalkınmasında köy enstitülerinin kuruluşuyla birlikte köyler tarımsal kentlere dönüştürülecek, tarımda güçlü bir yapı oluşturulacaktı.

Dünyada bir başka örneği bulunmayan köy enstitüleri okulları sayesinde ülkede mucize eğitim programı başlatılmıştı. Köy enstitülerinde köylerde gerekli olan mesleki eğitimli öğretmenler yetiştirilerek tarımsal ekonomi ile tarım kentlerinin temelleri atılmış , çalışmalar kırsalda ve kentlerde hızlı bir kalkınmaya yol açıyordu.  

Derken Atatürk öldü!

1938 de Atatürk'ün ölümünün ardından toprak ağalarından milletvekili Kinyas Kartal'ın önerisi ile bu mucize okullar mecliste çoğunluğun kararı ile resmen kapatılmıştı.

Bu olay yeni kurulan cumhuriyete ve Türkiye halkına ihanetten başka bir şey değildi.

Ardından IMF ve NATO'ya girişle birlikte MARSHAL planı da kabul edilerek Türkiye'nin 15 yıllık kalkınma ve bağımsızlık serüveni adeta sona erdirildi. Ve o dönem emperyalizme baĝımlılığın temelleri atılarak her alanda art arda kaoslar yaşanmaya başlamıştı.

Tarımda daha fazla ürün alma düşüncesi yaratılarak kimyasal gübreler, GDO’lu ve hibrit tohumlar, böcek ilaçları ve benzeri ürünlerle topraklarımızı verimsiz hale getirdikleri gibi insan ve hayvan sağlıĝı ile de oynadılar.

Günümüzde ise AB tarafından köylü nüfusumuzun % 6’ya indirilmesi talebi nedeniyle köyler  mahalleye dönüştü, köy okulları kapatıldı, genç köylülerin şehirlere taşınması sağlandı. Şimdi ise köylerde tarım yapacak insan kalmadı.

Şu an ülke tarımı dünya emperyalizminin güdümünde olup, üretimler kısıtlanmış, fabrikaların bir kısmı satılarak kapatılmış, buğdaydan  ete varana dek dış ülkelere muhtaç duruma getirilmiş durumdayız.

O halde ne yapmalı?

Gelecek yazımızda "Günümüzde iş garantili Çağdaş Tarım Okulları, Tarım Kentleri ve Samsun!" konusuna değineceğim.