www.gunaydinsamsun.com yazarı Hakan Karaali medya okuryazarlığı üzerine yazdı: Akrabaya laf sokandan, iktidara giydirene, muhalefete akıl verenden, rakip takıma top sektirene kadar ne varsa sosyal medya hesaplarında. Bu alana bir çöp konteynırı şart oldu.

Medyanın okunup, yazılamadığı hatta anlaşılamadığı bir dönemden geçiyoruz.

Okumayı sevmediğimiz için görseller üzerinden iletişim kurma hastalığımız var. Sosyal medya trolleri bunun farkında ve sürekli bu alanı terörize ediyor. Olmadık fotoğraflara yapılan montajlar kafaları karıştırıyor.

Biz de fikir üzerinden tartışma yoktur.

Laf sokma, karşı tarafı itibarsızlaştırma, gol atma ve aşağılama dürtümüz tavan olduğundan kısa ve öz bir şekilde kazanmayı tercih ederiz.

Geçenlerde iki fotomontaj paylaşım dikkatimi çekti.

Biri Mustafa Kemal Atatürk’ün bozkurt işareti yaptığı fotoğraf diğeri ise Messi’li Atatürk tişörtü. Mustafa Kemal’in bozkurt işareti yapma ihtimali çok yüksekti ama Messi neden Atatürk baskılı tişört giysin be hey kardeşim. Neticede Atatürk’ün bozkurt işareti yapmadığı da anlaşıldı.

Müfettiş beyler, teftişe tabi olanlar, siyasal mezunları, matematikçiler, kıdemli astsubaylar, kıdemsiz mühendisler bir baktım hooppp paylaşım düğmesine ataktalar.

Bu hep hızlıca bir şeyler ifade etme arzumuzdan ileri geliyor.

Medyayı okuyup yazamıyor sadece dinliyoruz. Enteresan bir şekilde dinlediğimizi de anlamıyoruz. Fakat bir “taraf”ımız da var. Ona dokunulması bizi şişiriyor. İfade etmeye kalksak kelimeler kifayetsiz.

Hepimizin şair olacağı da yok. “Yaşam bilgeliği üzerine aforizmaları” yazan Schopenhauer de bizim mahallenin çocuğu değil netice itibari ile..

Tam bu esnada bizi dinleyen ve farkeden ve hatta hisseden sosyal medya artıfişıl intelicantı gösteriyor elindeki uydurulmuş kartları..

Artık filanca filozofun kadim sözleri mi dersin, falanca ünlünün ezgileri mi, Dostoyevski’nin bir parağrafı mı, Kafka’nın  terleten sonuçlandırmaları mı.

Akrabaya laf sokandan, iktidara giydirene, muhalefete akıl verenden, rakip takıma top sektirene kadar ne varsa sosyal medya hesaplarında. Bu alana bir çöp konteynırı şart oldu.

Belediyenin vergi alması bile gerekebilir. Zira tahammül edilebilecek zırva düzeyimize tecavüz edildi. Ne yapıp edip bu alanı toparlamak lazım.

Yazımızı Schopenhauer’in bir sözü ile bitirelim; :))))

"Haz ve tutkularının kölesi olan, ulaştığı noktayla yetinmeyip hep daha fazlasını isteyen kişi nasıl mutlu olacak? Sonunda ıstıraba ve can sıkıntısına düşer. Kişinin yaşadığı böyle bir dünyayı iyi diye nitelendirmesi mümkün müdür?"

Can sıkıntılarımızı ıstıraba dönüştürmeden medya okuryazarı olmak mümkün.

İsteyelim yeter.

Mutlu Olma Sanati 1

HAFTANIN KİTABI

Mutlu Olma Sanatı

Arthur Schopenhauer

Şebnem Sunar (Çevirmen)

Can Yayınları

56 Sayfa