Yazarımız Av. Safa Koçer, kendilerine miras kalan arazi ve taşınmazları bölmek veya tamamını satın almak için açılacak olan İzale-i Şuyu davasını kaleme aldı.

Yaz tatilinin gelmesiyle birlikte bir kısım vatandaşımız tatile giderken, bir kısım vatandaşımız ise memleketine fındık, çay vb. ürünlerin hasatına gider.

Bazı vatandaşlarımız memleketlerine gittiklerinde veya diğer hallerde kendilerine miras kalan arazilerin ve taşınmazların kullanımında diğer mirasçılarla problemler yaşayabilmektedirler.

Bu durumda kendilerine miras kalan arazi ve taşınmazları bölmek veya tamamını satın alma noktasında açılacak olan İzale-i Şuyu davası hakkında kafalarında soru işaretleri oluşabilmektedir.

İşte bu yazımızda bu soru işaretlerine bir nebze cevap vermeye çalışacağız.

Herkesçe bilinen adıyla Ortaklığın Giderilmesi davası, bir mal üzerinde paylı veya elbirliği mülkiyetin olduğu durumlarda gündeme gelir.

Mirasçılar, mirası elbirliğiyle mülkiyet halinde kazandıkları için miras kalan mal üzerinde mirasçıların bir arada mülkiyet hakkı bulunmakta, bu durum da söz konusu mal üzerinde tasarruf yapmayı engellemektedir.

Aynı şekilde paylı mülkiyet durumunda da mirasçılar, mirasın kullanımı hususunda ihtilafa düştüklerinde ortaklığın dava yoluyla giderilmesini istemektedirler.

Ortaklığın giderilmesi davası mirasçısı olunan taşınmazın bulunduğu yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesinde, TMK madde 698 uyarınca hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça mirasçılardan herhangi birinin istemiyle açılır.

Bu dava açılırken taşınmazın öncelikle aynen taksimi, bu mümkün değilse satış yoluyla taksimi talep edebilir.

Eğer taşınmazın taksimi satış yoluyla olursa, paydaşların hepsinin rızasıyla yapılacak olan satış, paydaşlar arasında açık artırma usulüyle yapılır.

Ancak paydaşlardan birinin bile rızası olmazsa, satış açık artırma yoluyla herkese açık olarak yapılır.

Ortaklığın Giderilmesi davasında bir diğer önemi konu ise, halk arasında bilinen adıyla mal kaçırma, hukuk dilinde ise Muris Muvazaasıdır. Muvazaa, tarafların anlaşarak bile isteye asıl iradeleriyle örtüşmeyen işlem yapmaları olarak tanımlanmaktadır.

Öğretide savunulan görüşe göre; muris muvazaasından bahsedilebilmesi için görünürdeki işlem, gizli işlem, muvazaa anlaşması ve mirasçıları aldatma kastı unsurlarının mevcut olması gerekir.

Genellikle üçüncü kişileri aldatmak kastıyla yapılan muvazaalı işlemler, mirastan mal kaçırma amacı için de sıklıkla başvurulan bir yoldur.

Örnek vermek gerekirse muris muvazaası, miras bırakanın mallarını mirasçılarından birine satış yapmış gibi göstererek bedelsiz olarak devretmesi ve diğer mirasçılarının söz konusu mallarda mirasçılık haklarının engellenmesi şeklinde karşımıza çıkabilir.

Böyle bir durumla karşılaşıldığında dava yoluyla muvazaalı işlemin tespiti ve iptali sağlanabilmekte, mirasçılar haklarına kavuşabilmektedirler.

Gelinen noktada mirasçılar arasında oluşan ihtilafları hukuki yoldan çözebilmek için öncelikle hukuki haklarımızı temel düzeyde de olsa bilmek ve profesyonel yardım almaktır.